Derin hipnoz ya da diğer bir adıyla hipnotik derinlik hakkında literatürde pek çok araştırma mevcuttur. Araştırmaların genel olarak hipnotik derinliği iki kategoride ölçmeye odaklandığını görüyoruz; Deneyimsel ve davranışsal derinlik. Hem derin hem de hipnoz gibi iki ‘sihirli’ kelime bir araya geldiğinde bütün dikkatler hipnozun derinliğine odaklanıyor. Hipnozu sadece merak edenler için bu iki kelime daha mistik çağrışımlara kapı açan birer kavram halindedir. Dolayısıyla bu yazımda hipnozun derinliğinin hem davranışsal hem de deneyimsel boyutunun ne anlama geldiğini sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Derin hipnoz, çoğu zaman hatalı olarak, hipnoza giren birey tarafından hiç bir şeyin hatırlanmadığı, bilincin tamamen kaybolduğu bir fenomen olarak düşünülebilmektedir. Hipnoz denildiğinde konuyla ilgili yeterli bilgisi olmayan pek çok kişi bilincin kapanması gibi yanlış bir düşünceye kapılmaktadır. Bu nedenle hipnoterapistler konuyla ilgili doğru bilgileri danışanlarıyla paylaşmalıdır. Aksi taktirde danışan hipnoz olmadığını bile düşünebilmektedir. Çünkü seans esnasında olan biten her şeyi hatırlıyordur. Oysa ki hatırlamaması gerektiğini düşünmektedir. Bir hipnoterapi seansında olan biten her şeyi hatırlayacağını önceden bilmesi bu anlamda çok önemlidir. Hipnoz, bilincin kaybolduğu bir zihinsel durum değildir. Aksine bilincin çok daha keskinleştiği bir durumdur.
Derin hipnoz denildiğinde daha çok somnambul aşama düşünülmektedir. Derin hipnoz ile anlatılmak istenen şey bireyin verilen hipnotik telkinlere uyum kapasitesidir. Bunu ölçmek için de ciddi çalışmalar mevcuttur. Şimdi asıl konumuza, hipnotik derinliğin 2 boyutuna dönelim.
Hipnotik Derinliğin Davranışsal Boyutu
Hipnozun davranışsal derinliği denildiğinde hipnotist tarafından verilen ideomotor (davranışsal) telkinlerin ne kadarının ne oranda gerçekleşebildiği akımıza gelmelidir. İdeomotor telkinler, hipnozitör tarafından özne’ye verilen davranışsal telkinlerdir. Örneğin klasik olarak süje’nin bileğine uçan bir balon bağlandığı ve bu balonun zaman ilerledikçe şişmeye devam ettiği yönündeki telkini bu şekilde düşünebiliriz. Hipnoz esnasında verilen bu hipnotik telkinin gerçekleşip gerçekleşmemesi derinlik konusunda bizlere bir fikir verebilmektedir. Kişinin kolunun havaya ne oranda -kaç cm- kalktığı da derinlik konusunda ölçülebilir veri vermektedir. Hipnotik derinliğin davranışsal boyutu Hipnotizör ve diğer gözlemciler tarafından laboratuvar ortamında net bir şekilde gözlemlenebilmekte ve dolayısıyla ölçülebilmektedir.
Derin Hipnoz ve Deneyimsel Boyutu
Özellikle hipnoterapi uygulamalarında hipnotik derinliğin davranışsal boyutundan ziyade deneyimsel boyutu ön plana çıkmaktadır. Hipnoterapi uygulama konusunda yeni olan ve yeterli deneyimi olmayan uzmanların yaptığı klasik hata ısrarla kişide davranışsal derinlik oluşturma gayretidir. Deneyimsel derinlikle yetinerek hipnoterapinin uygulanması çok daha faydalı sonuçlara yol açmaktadır. Davranışsal derinlik konusunda ısrarcı olarak hem zaman kaybı hem de terapötik ittifakın zedelenmesi söz konusudur. Bu konuda ısrar, hipnoterapist ve danışan arasındaki ilişkiyi paternal bir ilişkiye dönüştürebilir. Ferenczi’nin ‘Baba Hipnozu’ olarak betimlediği otoriter ebeveyn figürleri de işin içine girerek etkiyi azaltmaktadır. Söz konusu olan şey hipnoterapiyse çift taraflı bir lişkiden bahsedebiliriz. Hipnoz esnasında uygulanan terapi bağlamında baktığımız zaman davranışsal derinlik kimi durumlarda önemli görülebilmektedir.
Öznel ve Nesnel Hipnotik Derinlik
Hipnotik endüksiyonla hipnotik telkinlere verilen davranışsal cevaplar, yani örneğin kolun kaldırılması veya ellerin birlikte hareket ettirilmesi gibi davranışlar, hipnotik derinliğin nesnel göstergeleri olabilir. Öznel olaraksa kişinin hipnoz deneyimini ne kadar derinden yaşadığına dair hisleri dikkate alınabilir. Ne yazık ki nesnel olarak gözlemlenebilen davranışlarla öznel derinlik duygusu birbiriyle her zaman uyuşmamaktadır. Çok derin bir hipnozda olduğunu ve hipnotik deneyime dalıp gittiğini hisseden bir hasta, basit ideomotor telkinlere bile cevap vermeyebilir. Diğer yandan, bazen hastalar telkin edilen hipnotik davranışları gerçekleştirir ama transtan çıktıktan sonra gerçekten hipnoz edilip edilmediğinden emin olamaz. Hipnoz derinliği bazı kişilerde daha davranışsal, bazılarında da deneyimsel olarak kendini gösterse de aslında hastanın hem davranışlarına hem de yaşadığı içsel deneyime yansımalıdır. [1]
Derin Hipnoz ve Somnambulizm
Derin hipnoz denildiğinde genellikle uygulayıcıların aklına gelen ilk şey hipnozun somnambul aşamasıdır. Hipnoz tarihi isimli yazımda somnambulizm dönemi hakkında detaylı bilgiler vermiştim. Suni uyurgezerlik de denilen bu dönemde kişi hipnoz altında verilen telkinlere karşı en duyarlı olduğu bir dönemdedir.
Charcot’un derinlik evresine ilişkin tanımları günümüzde de kabul edilmektedir.
- Letarji: Hafif Hipnoz
- Katalepsi: Orta Hipnoz
- Somnambul: Derin Hipnoz
Somnabulistik durum, kişinin telkinleri kabul edeceği ya da ettiği zihinsel düzeydir. Hipnoz indüksiyon yöntemleri içinde ‘derinleştirme’ kavramı önemli bir yer tutar. [2]
Kaynaklar:
[1] Fromm, Erika, Hipnoanaliz ve Hipnoterapi
[2] Uran, Bülent, Hipnozun Kitabı
No Responses